Türk Nikon ekibi olarak profesyonel fotoğrafçılar ile yaptığımız röportajlara devam ediyoruz. Bunun üzerine geçtiğimiz dönemde sırasıyla Engin Coşkun, Çağatay Bahtiyar, Tuba Sönmezöz ve Serkant Hekimci ile web röportajları yaptık. Profesyonel fotoğrafçıları tanıtarak deneyimlerini sizlere aktardık. Türk Nikon üzerinde yapılan tüm röportajlara röportaj serisi üzerinden ulaşabilirsiniz.
Sizlerle fotoğrafçılığın içinden gelen özellikle de foto muhabirlerinin duayeni, sevgili abim, Süleyman Arat ile bir cumartesi sabahı yaptığımız sıcak sohbeti paylaşıyorum. Kendisine hem mükemmel kahvaltı için, hemde keyifli sohbeti için teşekkür ederim.
T.N.: Öncelikle bize kendinizden biraz bahseder misiniz? Kendinizi Türk Nikon okuyucularına tanıtmak isteseniz nasıl ifade ederdiniz?
S.A.: İstanbul 1961 doğumluyum. O yıllarda İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi karşısındaki Koska Pasajındaki Fotoğraf stüdyosu olan, babam, Yüksel Arat’a duyduğum derin hayranlık, benim 5-6 yaşlarından itibaren fotoğraf sanatına ilgi duymama ve bu sanata yönelmeme neden oldu. Lise yıllarımda babamın yetistirdiği stüdyo fotoğrafcısı Kerim Öztürk’ün yanında önce çırak sonra kalfa olarak 3 yıl calıştım. Renkli negatif, siyah-beyaz, dia ve digital fotoğrafcılığın tüm dönemlerinde aktif fotoğrafcılık yaptım. Bu arada, karanlık odada da tecrübe sahibi oldum, 1982 yılının kasım ayında Hürriyet Gazetesin’de, deneme amaçlı, stajer olarak başladım. Fotoğrafcılıktaki geçmişim sayesinde mesleğe adapte olmamın yolu kısaldı. Uzun yıllar , polis, politika ve siyasi haberler ile ilgili yazılar yazdım, fotoğraflar çektim. Ama asıl branşım her zaman fotoğrafçılıktır, çok severek yaptığım bu meslekte 38 yılımı, Hürriyet Gazetesi‘nde ise 30 yılımı geride bırakmaktayım.
T.N.: Fotoğraf çekmeye nasıl başladınız? İlk fotoğraf makineniz hangisiydi?
S.A.: Kodak Retina 1-A, daha sonra bir çok makina kullandım ancak Hürriyet Gazetesi’ne başladığımda üzerinde normal bir objektif ile Praktica marka makinam vardı. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi foto-muhabiri Atılay Kayaoğlu, “Bu fotoğraf makinesi ile profosyonel fotoğrafçılık yapılamıyacağını ve derhal daha iyi bir fotoğraf makinesine dönmem gerektiğini”, buna da gerekçe olarak, “Mesleğinin ilk yıllarında çekeceğin fotoğraflar hem sana güven verir, hemde yöneticilerinde yetenekli olduğun izlemini yaratır, yetersiz, donamsız makine ile bunu başarman zor.” dedi. Bende dönemin efsane makinesi olan Nikon FE’ye döndüm, ancak maddi yetersizlikler nedeni ile ekipmanlarım Nikon normal objektif, Vivitar marka geniş acı, Soligor marka 75-300 zoom idi. Uzun yıllar bu ekipmanlarla çalışmak zorunda kaldım . Daha sonra babamın da destegi ile efsane makina Nikon F3 aldım, aynı yıl kazandığım bir fotograf ödülü ile dönemin Başbakanı Turgut Özal, Nikon F3-HP hediye etti. O makinayı halen bir hatıra olarak saklamaktayım. Daha sonraki yıllarda dijital fotoğrafçılığa geçildiğinde Kodak’ın Nikon ile ortak ürettiği F5 body üzerindeki DCS-620 makinesini kullandım. İki yıl sonra Nikon D1H aldım. Bu makineyi de çok uzun yıllar kullandım ancak spor servisine yatay geciş yapınca makine değişikliği şart oldu, çünkü fotoğrafçılıta hızın önemli olduğu bu branşta makinelerim yetersiz kaldı. Önce Nikon D2Hs aldım ancak bu makine beni hiç tatmin etmedi ve mutlu etmedi, altı ay dolmadan makineyi iade ettim ve yeni çıkan Nikon D3’e geçtim. Beş yıldır aynı Nikon D3’ü kullanmaktayım ve çok memnunum.
T.N. : Şu an kullandığınız fotoğraf makineniz ve ekipmanlarınızı bizimle paylaşabilir misiniz?
S.A.:Şuan kullandığım ekipmanlarım Nikon D3 body, AF-S Nikkor 300mm f/2.8 VR II, AF-S Nikkor 70-200mm f/2.8G, AF-S Nikkor 24-70mm f/2.8G, Speedlight SB-80DX flash ve Canon G11 mini makina.
T.N. : Fotoğraf çekerken önem verdiğiniz şeyler nelerdir?
S.A.: Gazeteci olduğum için fotoğrafımın haber değeri taşımasına önem veririm. Açık söylemek gerekirse çok uzun yıllardır profesyonel mesleğin dışında, çiçek, böcek, manzara, gün batımı gibi fotoğraflar, çekmiyorum. Belki emekli olduktan sonra tekrar eskisi gibi hobi fotoğraflarına dinlenme amaçlı dönebilirim. Emekli olmayı bu yıl düşünüyorum, ama yinede emekli olup meslegime devam etmeyi istiyorum. Çünkü bizim spor fotoğrafçılığı çok zor ve hareketli, güç koşullarda çalışmayı gerektiriyor. Ayrıca ekipmanlarımızın bulundugu çantamız 20 kg’lık bir ağırlığı taşımamıza neden oluyor. Bir maç sırasında üzüntü sevinç, stres, gibi duyguların tamanını bilmek bunun yansıra bunları yakalamak için pür dikkat ve surekli tetikte olmamız gerekiyor. Bu nedenle kendimize bakmamız spor yapmamız ve düzenli bir yaşam önem taşımaktadır. Formsuz ve kendini koyvermiş bir fotoğrafcı, spor foto-muhabirliğinde ciddi zorluklar yaşar.
T.N. : Süleyman Arat gazeteci olmasaydı yinede fotoğraf ile ilgilenirmiydi ?
S.A.: Hayatımın her döneminde, yani kendimi bildim bileli ( 6 yasından beri ), fotoğraf sanatının içindeyim. Babam Yüksel Arat, evde bir karanlık oda kurmuştu, bende küçük yaşımdan itibaren fotoğraf basımı, 1. Banyo, 2. Banyo, Hipo ( sabitleyici ) deneyimlerini yaşadım. Ve çocukluk fotoğraflarımın bir çoğunda boynumda fotoğraf maninesi vardır. Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum . Bu dünyaya yedinen gelsem yine fotoğrafcı ve yine gazeteci olmayı cok isterdim.
T.N. : Fotoğraf ve futbol sizin için ne anlam ifade etmektedir?
S.A.: Aslında futbol merakı çocukluğumdan beri var, ancak spor fotoğrafcılığına geçişim tamamen tesadüfle oldu. Açık söylemek gerekirse eski branşımı daha cok seviyorum. Yani haber fotoğrafcılığı, benim icin unutulmaz hatıralar ile dolu bir gecmiş sundu bana, spor fotoğrafcılığı ise daha statik, çok farklılık olmadığı sürece her maç bir birinin kopyası gibi, bu yüzden hala eski fotoğrafcılık gözüyle bakıp klasik estantelerin dışında, klasik ikili mücadele de veya gol fotoğraflarının dışında manalı ve anlatım gücü olan fotoğrafları çekmek için çabalıyorum.
T.N. : Sizin fotoğraflarınızı ve haberlerinizi hürriyet gazetesinde takip ediyoruz. Sizin Beşiktaşlı oldğunuzu biliyoruz ancak gazetede Fenerbahçe’nin foto-muhabiri olarak kariyerinize devam etmektesiniz. Bu konu hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilirmiyiz?
S.A.: Ben profesyonelim, herseyden önce kalbimdeki sevgi kalemime ve objektifime yansıtmamayı cok uzun yıllar önce öğrendim. Nasıl ki haber muhabiri iken aidiyet hissetmediğim bir siyasi partinin mitingine veya basın toplantısını takip ederken, tarafsız gözle bakmayı ve haberime yüreğimdeki taraflılığı yansıtmamayı başarıyorduysam, burda da BEŞİKTAŞLILIK kalbimde olan bir sevgi, eve gelince Beşiktaş bayragımı balkonuma asarım ama tarafsızlığımı da her an korumayı bir meslek onuru olarak görürüm.
T.N. : 30 yıla aşkın tecrübenizle spor foto- muhabiri olarak geçmişi ve günümüzü değerlendirebilir misiniz?
S.A.: Fotoğrafcılık sanatının her evresinde bulunma şansım oldu siyah/ beyaz, negatif, dia, poloraid ve dijital makinelerin hepsini kullandım. İstanbul haricinde gazeteme fotoğraf göndermek için banyo tankları, LFAX, telefoto, son olarakta dizüstü bilgisayar kullanıyorum. Fotoğrafcılıkta aslında en zor geçiş dönemleridir ve ben bu dönemlerin hepsini yaşadım. Siyah/beyazdan, dia filme geçiş zor olmuştu ancak en zoru dijitial döneme adaptasyonuyla yaşadım. Bu dönüş sırasında bir çok meslektaş abimin adapte olamayarak mesleği bıraktığını biliyorum.
Teknolojik anlamda fotoğraf sanatı son 30 yılda adeta bir yıldırım hızı ile değişiklik yaşadı. Eskiden fotoğrafcılık hobisi çok pahalı bir hobiydi fotoğraf makinesi, objektifi bunun yanında dia pozitifleri yıkatmak bile oldukça pahalıydı. Şimdi dijital dönem, ekonomik anlamda da iyi ve fotoğraf çekme anlamında da kişilere kolaylıklar tanıyor. Eskiden çektiğin fotoğrafı görmek ancak filmi yıkadıktan sonra mümkündü şimdi ise anında görüp rengini, pozunu beğenmiyorsanız, değiştirmeniz hatta yazılımsal olarak mümkündür. Üstelik arşivlemek dijital ortamda çok daha kolay. Ancak ben yinede eskiye özlem duyanlardanım dijital teknoloji ile fotoğrafcılığın inandırıcılığını yitirdiğini düsünüyorum. Artık her fotoğrafın üzerinde oynamanın mümkün olması beni rahatsız ediyor.
T.N. : Mesleğinize ilgi duyan arkdaşlar için nasıl bir ekipman ve yön tavsiye edersiniz?
S.A.: Ben profesyonelliğe adım attığımdan beri Nikon kullanmaktayım ve bu yüzden öncelikle fanatik bir Nikoncu olarak herkesin Nikon kullanmasını öneririm. Yinede mesleğe başlayanların araştırıp karar vermesi en doğrusu olacaktır. Fotoğrafcılığa merak salan bir kişi bu mesleği seviyorsa mutlaka başarılı olur. Ancak gazete fotoğrafcılığı farklı bir branş, burada yeteneği olan, haberi gören, seri olan, günlük politik, aktuel olayları takip eden, cok okuyan ve araştıran kişiler başarılı olur. Sadece iyi fotoğraf çekmek yetmez. İlk bakışta haberin, hangi fotograf oluduğunu anlayamayan kişi o fotoğrafı çekemez.
T.N. : Her mesleğin kendine göre iyi ve kötü yanları vardır. Size göre mesleğinizin iyi ve kötü yanları nelerdir ?
S.A.: Gazeteciliğin en güzel yanları, çok insan tanımak, bir çok farklı olayın içinde bulunmak, çok yer görmek ve gezmek, acısıyla tatlısıyla bir çok olaya yakından şahit olup, bir nevi tarihe tanıklık etmek en güzel yanlarıdır. Ayrıca her gün farklı bir habere giderek, farklı bilgiler ile donanmak bir süre sonra gazeteciyi biraz politikacı, biraz doktor, biraz sporcu, yani herseyi fark eden bir insan haline getiriyor. Kötü yani, herşeyden önce riskli bir meslek. Kosova, Bosna-Hersek, Kuzey Irak, güneydoğu olayları, gibi birçok riskli ortamda bulundum. Başımdan bir sürü olay geçti ancak bana bunların hepsi yüksek adrenalin ve haz verdi. Ayrıca başka zorluğu ise aileden ve kurulu düzenden sık sık uzakta kalmak ancak yinede mesleğin cazibesi herseye değiyor.
T.N. : Şu ana kadar katıldığınız veya açtığınız sergiler hakkında bilgi alabilir miyiz ? Kişisel sergi açmayı düşünüyormusunuz?
S.A. : Kişisel sergi hiç açmadım, düşünmüyorum da, zaten fotoğraflarım gazete sayfalarında sergileniyor. Fotoğrafları kartlara bastırıp salonda sergilemek ve sonrasında bunları satmayı hiç cazip bulmadım. Satmazsam, yaptığın masrafı karşılayamayacaksın, satarsan hoşuna gitmeyen bir davranışın içinde bulunacağımı düşünüp, hiç böyle bir adım atmadım.
Ancak Foto-Muhabirleri Derneğinin yarışmalarına katıldığım fotoğraflarım, bir çok arkadaşımın fotoğrafları ile birlikte bir çok şehirde sergilendi kitaplara basıldı.
T.N. : Fotoğraflarınızı sosyal medyada paylaşıyor musunuz? Ya da sosyal ağlarda aktif misiniz?
S.A. : Çektiğim gazete fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmıyorum. Sadece şaka yollu veya kendime ait kişisel fotoğraflarımı Facebook’ta yakın çevremle paylaşıyorum.
T.N.: Size “Türküm, Doğruyum, Çalışkanım Şampiyonum” desek aklınıza gelenleri bizimle paylaşırmısınız.
S.A. : Bu benim kitabımın adı olduğu için bende mutluluk hissi uyandırıyor. Bu kitabımda bir şampiyonluk hikayesini a’dan, z’eye anlatmaya çalıştım. Halen yargı sürecinde olan bir sezonu kitaplaştırarak tarihe bir belge bıraktığımı düşünüyorum. 2000 adetin üzerinde satan kitap sanırım başarılı bulundu ki Fenerbahçe S.K. Müzesi‘ne de kabul edildi.
T.N. : İlk kitabınızdan bahsettik , ikinci kitabınızı ne zaman okuyabileceğiz ? Fotoğrafçılıkla ilgili kitap yazmayı düşünüyor musunuz ?
S.A. : Aslında 1,5 yıldır kendi hayat hikayemi ve mesleki hatıralımı içinde barındıran bir kitap üzerinde çalısıyorum. Bu kitabım yayınladığında, genç gazetecilere veya bu mesleğe heves eden gençlere bir yol haritası olacağına inanıyorum. Zira bu kitabımda hiç bir seyi saklamadan başarılarımı, başarısızlıklarımı, hatalarımı, herseyi örnek alınması amacı ile kaleme alıyorum. Tek dileğim gençler tarafından okunup beğenilmesi. 2012 sonunda yayına çıkmasını hayal ettigim kitabım şimdiden 200 sayfayı geçti ve daha yazamadığım çok şey var bakalım kaç sayfa olacak . Bu kitap fotoğrafcılıkla çok yakından alakalı oldugu için ayrıca fotoğrafcılıkla ilgili kitap yazmayı düsünmüyorum .
T.N. : Şimdiye kadar aldığınız ödüller hangileridir? Sizin için en özel yeri olan ödülünüz hangisi? Neden?
S.A. : Bütün ödüllerim benim için özel ve anlamlıdır. 1991 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Yılın Haberi, 1992 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Yılın Fotoğrafı, 1991 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nin Bülent Dikmeler Haber Özendirme Ödülü, Ayrıca Foto-Muhabirleri Derneği’nden birkez Yılın Foto-Muhabiri, 2 kez ikincilik kazandım. 2009 yılında da Turkiye Spor Yazarları Derneğinin yarışmasında Yılın Basın Fotoğrafı Ödülünü kazandım. Ayrıca birçok belediye, Turkiye Jokey Kulübü (T.J.K) ve sivil toplum kuruluşlarından çok sayıda ödülüm bulunmaktadır.
T.N. : Fotoğraflarınız arasında en beğendiğiniz fotoğrafınız hangisi?
S.A. : Tüm fotoğraflarımı severek çekmeye çalışıyorum. Bu nedenle gazeteye yayınlanmaya değer bulunan tüm fotoğraflarımı sevdiğimi söyleyebilirim. Ancak dönem dönem aklıma gelmediği için ancak son dönemde; Fenerbahçe S.K. – Sivas S.K. maçı sonrasında Aziz Yıldırım’ın tribündeki üzüntülü hali, bugünkü durumu yansıtığı için bana manalı gelmekte, Fenerbahçenin şampiyonluğu sonrası Alex’in karısını dudağından öpme anı, Eski Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın hakeme sinirlenip küfür ettiği anı gösteren fotoğraf, aklıma gelen son dönem fotoğraflarım arasındadır.
Aziz Yıldırım ( SivasSpor-Fenerbahçe)-Süleyman AratT.N. : Fotoğraf çekmeye ilgi duyan ve bu röportajı takip eden Türk Nikon okuyucuları için ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
S.A. : Bütün Nikoncuları kardeşim gibi görmekteyim. Sürekli Nikon kullandım, yolda boynunda Nikon fotoğraf makinesi gördüğüm birine yakınlık hissediyorum. Bu aynı özel otomobili kullanan insanların bir birine duyduğu yakınlık gibi birsey . Fotoğraflarnızı severek çekmenizi öneriyorum.
T.N. : Son olarak Türk Nikon hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
S.A. : Bundan sonra daha sıkı takipçiniz olacağım. Mesleki büyüğünüz olarak röpörtaj yapmayı tercih ettiğiniz için tüm Türk Nikon üyelerine teşekkür ederim. Doğru markayı seçtiginizi için içiniz rahat olsun. Hepinize fotoğraf dolu günler diliyorum.
Emre Belezoğlu_Süleyman Arat Martılar -Suleyman Arat
Sh@rKs-PoWeR
05/06/2012 at 18:12
Harika bir röportaj olmuş.Herkesin ellerine sağlık
Ersin Tuban
11/06/2012 at 16:59
Okunası güzel bir yazı olmuş.
Cemaldas
15/06/2012 at 09:46
Sevgili Süleyman Arat dost ile yapılan röportaj için Türk Nikon’a teşekkürler…
Cemal DAŞ
İlker Laçalar
15/06/2012 at 21:16
Cemal Bey öncelikle beğenmeniz bizi çok mutlu etti. Benzeri bir çalışmada sizi de konuk etmekten mutluluk duyarız.
sarilaci12
19/06/2012 at 17:19
ya ben foto muhabiri olmak istiyorum ne yapmam gerekiyo ya da kimin ne yapmasi gerekiyo ????? (: