Türkçe’ye “fotoğraf çekerken flaş kullanan kimse” olarak çevrilebilecek olan strobist kelimesi, bugün amatör ya da profesyonel olarak fotoğrafla uğraşan bir çok kimse için uygun bir sıfat haline geldi.
Yaklaşık 2 sene önce bir kitapçıda, fotoğrafçılıkla ilgili kitapları karıştırırken gözüme çarpan bir bölüm, beni bu teknikle tanıştırdı. Yazıda, tepeflaşlarının (speedlight) harici kullanımından bahsediliyordu. O güne kadar speedlight’ların harici olarak kullanılabileceğinden haberdar olmadığım için bu bilgi bende büyük heyecan yaratmıştı. 1-2 hafta içinde bir adet Nikon SB-800 ve 3 adet de çin malı ucuz flaş edinerek strobist macerama başladım…
Genellikle portre çalışan bir fotoğrafçıyım. Bu yüzden flaşlar bana tek başlarına sert ve keskin gölgeler veren ışık kaynakları olarak pek de faydalı olmayacaklardı. O yüzden bir softbox ve 2 adet şemsiyeyi de flaşlarla beraber envanterime ekledim.
Ekipman toplama işine hızlıca girdikten sonra, sırada bu alet edevatı nasıl kullanacağımı öğrenmeye gelmişti. Açıkçası bu konuda çok zorlanmadım. Gerekli bilgilerin hepsini internette fazlaca buldum. Hala da interneti mesleki bir eğitim kurumu olarak kullanmaya devam ediyorum.
Strobist Fotoğrafçılıkta Açık Diyafram Kullanmak
Başlarda, flaşlı çekimin doğası gereği, kısık diyafram değerleri ile fotoğraflar çekiyordum. Flaşların oluşturduğu etkinin bende yarattığı şaşkınlık ve mutluluk, fotoğraflarda kısık diyaframın neden olduğu, konu ve arkaplanın iş çıkışı toplu taşıma araçlarındaki samimiyet kıvamındaki içiçeliklerini farketmemi engellemişti. Ancak, strobist fotoğrafçılık ile ilgili araştırma yaptıkça, çekilen fotoğrafları okumayı öğrendikçe, kendi işlerimdeki yavanlığı da farketmeye başladım. İhtiyacını hissettiğim şey diyaframı olabildiğince açmakta gizliydi.
Hypersync
Fotoğraf makinaları ve ucuz tetikleyiciler, speedlight’ları harici olarak, ortalama 1/200 enstantane değerine kadar sağlıklı olarak kullanabilirler. (Bu değer Nikon D800′de 1/320, D90′da 1/200). Bu değerin üzerine çıkıldıkça, perde sensörde gölge yapmaya başlar, yani speedlight perdenin hızına yetişemez. Bu da, belli bir hızdan sonra flaşın etkisinin sensöre neredeyse hiç yansımayacağı anlamına gelir. Bu sorunu aşmanın en basit ama pahalı yöntemi, Pocket Wizard gibi pahalı tetikleyiciler ve yüksek hıza uyumlu speedlight’lar kullanmaktır. Bu tetikleyiciler size, 1/8000 enstantanede bile, uyumlu flaşlarınızı düzgün kullanabilmenize imkan tanır.
Hypersych özelliği olmayan bir speedlight düzeneğinde, farklı perde hızlarında sensöre düşen görüntüler. Hız artıkça perdenin yaptığı gölge daha da büyüyor.
Ecnebiler, yüksek enstantane değerlerinde flaş kullanabilme olayına “Hypersync” diyor. Canon ve Nikon marka speedlight’ların bir çoğu Hypersync destekliyor. Son dönemde Yongnuo gibi bazı üreticiler de Hypersync destekli speedlight ve tetikleyiciler üretmeye başladı.
Hypersync’in bir strobiste en önemli katkısı, dış çekimlerde açık diyafram kullanılmasına olanak vermesidir. Yani, ortam ışığını dengelemek için diyaframı kısmak yerine, enstantane değerini yükseltip sığ alan derinliğini koruyabilirsiniz. Böylece hem kısık diyaframın neden olduğu keskinlik kaybını engellemiş olursunuz, hem de konuyu arkaplandan ayırıp daha dikkat çekici fotoğraflar elde edebilirsiniz.
Hypersynch’in bir diğer avantajı ise, tabii ki hareketli bir konuyu flaş kullanarak net olarak pozlayabilmeyi sağlamasıdır.
Nikon vs Canon
Bir Nikon kullanıcısısınız ve Hypersync destekleyen bir speedlight’ınız var (Örn. SB-800). Size güzel bir haber: Speedlight’ınızı harici olarak kullanmak için, üstelik Hypersync olarak, bir tetikleyiciye ihtiyacınız yok.
Bir çok Canon sahibi, üst sınıf Nikon’larda (D700-D800) built-in flash bulunmasıyla dalga geçer. Profesyonel bir kamerada dandik bir flaş bulunmasını komik bulurlar. Aslında evet, bu flaşı arkadaşlarınızla bir barda eğlenirken hatıra fotoğrafı çekmek için kullanıyorsanız, bu gerçekten komik bir durumdur ve bir sonradan görme olduğunuzu açık eder. Ancak Nikon mühendislerinin bir pop-up flash ile müşterilerine sunduğu avantaj, bir ışık kaynağı sağlamaktan ziyade Hypersynch bir tetikleyicidir.
Daha eski modelleri denemedim, bilmiyorum, ancak, üzerinde flaş bulunan D90 ve üzeri tüm Nikon fotoğraf makinaları, Nikon uyumlu tüm Hypersynch speedlight’ları, kameranın müsade ettiği en yüksek enstantane değerine kadar built-in flash’ları ile tetikleyebilir. Kendi tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki, güneş tam tepenizdeyken bile bu mümkün. Tek dikkat etmeniz gereken, speedlight’ın önünde bulunan sensörün kameranıza az da olsa bakıyor olması ve kamera ile speedlight arasında iletişimi engelleyecek bir nesne bulunmaması. Speedlight’ın pilinin zayıflamış olması ise sensörün hassasiyetini düşüreceğinden tetikleme eylemi güçleşebilir, buna da dikkat edin. Güneş yatmaya başladıktan sonra, golden hour dolaylarında ise ortam ışığı azalacağı için kamera ve speedlight arasındaki haberleşme çok daha rahat olacaktır.
Built-in flash bulunan Canon modelleri için Hypersync imkanı var mı bilmiyorum ama 5D serisinde built-in flash olmadığını biliyorum. Bu da Hypersynch isteyen bir 5D kullanıcısı için ortalama 1000 TL’lik ek bir tetikleyici (örn. Pocket Wizard) masrafı anlamına geliyor.
ND Filtre
Canon 5D Mark III kullanıyorsunuz ama hypersynch bir tetikleyiciniz yok. Ya da Nikon D5200′ünüz var ancak hypersync için pahalı bir Nikon speedlight şu an almak istemiyorsunuz. Yine de speedlight kullandığınız fotoğraflarda sığ alan derinliğini binlerce TL harcamadan elde edebilirsiniz. Bu noktada strobistin imdanına, genelde manzara fotoğrafları için tercih edilen ND filtreler yetişiyor. ND filtreler, sensöre düşen ışığın yoğunluğunu azaltarak, diyaframı çok da kısmadan uzun pozlama yapmaya imkan tanıyan aksesuarlardır. Bir strobiste sağladığı avantaj ise, 1/200-320 enstantanenin üzerine çıkılamadığı durumlarda ve ortam ışığının çok yoğun olduğu dış çekimlerde, diyaframı kısmadan ışığın yoğunluğunu azaltmaya yardımcı olması ve diyaframı açık değerlerde kullanabilmenize imkan tanımasıdır.
Piyasada, geniş bir fiyat aralığında ve farklı markalarda bir çok ND filtre bulabilirsiniz. Ayrıca ND filtreler içinde ışığı sabit bir değerde süzenler varken, variable denilen, üzerindeki bilezik vasıtasıyla filtrenin ışık süzme derecesini (örn. 2-10 stop arası) değiştirmenize imkan tanıyan modeller de bulunuyor. Sığ alan derinliğine ihtiyaç duyan bir strobistin genelde dış mekan çekimi yaptığını ve açık havada ışık yoğunluğunun her zaman sabit olmadığını düşünürsek(saat, mekan, hava şartları gibi değişkenler) ve bir ND filtreye sırf bu amaç için hypersync bir tetikleyici/speedlight ücretini vermenin saçma olacağını da eklersek, ucuz bir variable ND filtre sizin için iyi bir seçenek olacaktır diye düşünüyorum. Ucuz bir ND filtrenin dezavantajı tabii ki var: Fotoğraf kalitesinden biraz ödün vermenize neden olacak. Ancak yine de envanterinizi kuvvetlendirene kadar, kendinizi bir strobist olarak geliştirmenize oldukça büyük katkı sağlayacaktır. Arkaplanı uçmuş gitmiş portrelerinde ortaya çıkarağı tat da cabası…
Yüksek diyafram değerleriyle çekilmiş fotoğraf örnekleri için portfolyoma gözatabilirsiniz.
Yazan : Ilker Metin Kursova ve kendisine Kursova Photography sitesinden ulaşabilirsiniz. Bu yazının orjinali de bu linkte bulunmaktadır. Ayrıca Facebook üzerinden de takip edilebilir.
behiç
01/05/2015 at 01:36
“kısık diyaframın neden olduğu keskinlik kaybını engellemiş olursunuz” ifadenizle neyi anlatmak istediğinizi pek anlayamadım…
Ilker Metin Kurşova
09/06/2015 at 15:16
Selamlar.
Bilindiği üzere diyafram değeri ne kadar yükseltilirse net alan derinliği o kadar artar. Ancak sanıldığının aksine net alan derinliğinin artmış olması fotoğrafın keskinliğini(sharpness) artırmaz. Bu ikisi farklı şeylerdir. Kamera ve lense bağlı olarak, f/8 – f/11 aralığı, keskinliğin korunabildiği en yüksek sınır değerler olarak bilinir. Bu değerlerden sonra, “Lens Diffraction” denilen sorun oluşmaya başlar. Size şöyle bir örnek vereyim: Hortumla bahçe suladınız mı bilmiyorum, hortumun ağzını parmağınızla kıstığınız zaman şuyun şiddeti artar ancak su toprağa dağılarak akar. Fotoğraf çekerken de aynı mantık söz konusudur. Diyaframı kıstığınız zaman, lensin içinden geçerek sensöre ulaşan ışık demetleri dağılmaya başlar. Sensör üzerinde 1 pixel’e karşılık gelen 1 foton alıcısının üzerine düşmesi gereken ışık, etraftaki diğer pixellere de taşarak netlik kaybına neden olur. “Lens Diffraction” başlığı altında internet üzerinde açıklayıcı bir çok yazı ve video mevcut. Bu kaynakları tarayarak konu hakkında daha çok bilgi edinebilirsiniz.