Sizleri değerli Türk fotoğrafçılar ile buluşturmaya devam ediyoruz. Bildiğiniz üzere “Konuk Fotoğrafçı” serisinde fotoğrafçılarımızı sizlere tanıtırken onların kendi seçmiş oldukları birbirinden güzel 10 fotoğraf ve her birinin özel hikayesiyle birlikte fotoğrafçının kendi ağzından sizlere aktarıyoruz.
Konuk fotoğrafçı serisinde bu sefer ağırladığımız konuğumuz Serkant Hekimci oluyor. Serkant Hekimci’yi daha önce Türk Nikon sayfalarında kendisiyle gerçekleştirdiğimiz samimi röportajdan hatırlayacaksınızdır. Serkant Hekimci’nin konuk fotoğrafçı serisi için “İnsan” teması altında bizlere sunduğu fotoğraflarını ve bu fotoğrafların hüzünlü ve ilginç hikayelerini yazı içerisinde bulabileceksiniz. .
Sizleri Serkant Hekimci’nin sabırla, hüzünle ve zeki kadrajlarla bezenmiş birbirinden güzel fotoğraflarıyla başbaşa bırakıyoruz.
Fotoğraftaki kişi Mustafa Kalecik. Kendisiyle 2008 yılında ben ‘”İstasyon İnsanları’” fotoğraf çalışmasını yaparken Kumkapı Tren İstasyonunda tanışmıştık. Sohbetimiz ilerledikçe eski bir hükümlü olduğunu öğrendim. 15 yıl Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde kalmış ve ıslah olup dışarı çıkmıştı. Tren yollarında kutu toplayarak yaşamaya çalışan, kimsesi olmayan bir insandı. Tanışmadan sonraki süreçte bir yandan İstasyon İnsanlarına devam ederken bir yandan onunla ilgili bir fotoğraf serisi yapmaya karar verdim. Bu amaçla konuşup onayını aldıktan sonra daha sık görüşür olduk. Ancak ne yazık ki bu seri tamamlanamadı. Eksik, yitik bir seri olarak yarıda kaldı.
Mustafa Kalecik 2010 yılında beyninde ve ciğerindeki tümörleri nedeniyle yaşamını yitirdi. Mustafa Kalecik’in hastalığını öğrendiğimiz son bir ayında ben de yoksulluğun Türk sağlık sisteminde ne demek olduğunu öğrendim..
Her zaman yağmur ve yağmur sonrasının fotoğraf için daha zengin olduğunu düşünürüm.Bu fotoğrafta ağır yağmurlu geçen bir İstanbul gününden. Yansımayı görmemle birlikte fotoğrafı tamamlayacak bir model arayışına girdim, çok gecikmeden şemsiyesiyle o da geldi.
Sanırım kaçırmamak için en hızlı hareket ettiğim fotoğraflardan biri oldu bu fotoğraf. 2009 yılında Büyükada’da çekildi. O zaman “Ada Faytoncuları” isminde bir seri çalışma yapmaya çalışıyordum ve adanın üst kısımlarında bu kareye denk geldim. Fotoğraftaki kişi Büyükada’da ziyaretçilere adayı dolaşmaları için hayvan kiralayan insanlardan biri ve fotoğraf sonrası güzel,hoş bir sohbetimiz de olmuştu.
İstanbul Tophane civarlarında 2. Dünya savaşındaki Rus insanlarını anlatan bir resim sergisini ziyaret etmiştik, o sırada yanımda rus bir bayan ve 5 yaşındaki oğlu vardı.Ufaklık resimlerin neyi anlattığını anlamaya çalışırken ve etrafına bakınırken arkada resmedilmiş onlarca yüzle birlikte bu kareyi oluşturdu.
İstasyonlar, trenler ve raylar her daim ilgimi çeken şeylerdi. Küçük yaşlarda tren gelirken raylara bozuk para bırakan ufaklıklardan biri de bendim. Fotoğrafa başlayınca da bu ilgi elimde makine ile devam etti. Bu fotoğraf 2009 aralık ayında İstanbul Cankurtaran’da çekildi, yanımda fotoğrafçı arkadaşım Gökhan Bedir vardı, onun makinesiyle çekilmiş çok sevdiğim bir fotoğrafımdır.
2012 Şubat ayında Florya’da çekildi,ancak ben çok önceden bu fotoğrafı çekmeye karar vermiştim. Tek eksiğim vardı, kardı. Yaklaşık 3 sene bekledim ve sonuç bu fotoğraf oldu.
Yedikule istasyon berberi Cavit Bey.. Tesadüfi tanışmamız esnasında fotoğraf sanatçısı Yusuf Darıyerli, Cavit Beyin foto hikayesini anlatıyordu.Halen daha fırsat buldukça güzel sohbeti için Cavit Bey’in küçük ama içinde büyük dünyalar barındıran dükkanına sıklıkla uğrarım.
Mezar çocukları…Hayatlarının ilk yıllarında okullarında,parklarda olmaları gerekirken 3-5 lira para kazanmak için mezarlarda su döken çocuklar. Burası Habibler mezarlığı. Mustafa Kalecik’in yattığı mezarlık.
Fotoğraf Mart 2012 de Edirne’de çekildi. Fotoğraftaki kişi yıllarca TCDD’ de ray döşenmesi işinde işçilik yapmış ve emekli olmuş bir vatandaş. Güzel bir tesadüftür ki çalıştığı rayların üzerinde fotoğrafını çekme şansım oldu.
İstasyon İnsanları serisinden bir fotoğraf, 2008 Aralık ayında Halkalı Tren istasyonunda çekmiştim. İstasyonun üzerinde Edirne yönüne giden trenlere geçiş için bir köprü vardır, geç bir saatti ve yanımda tripod yoktu, o zamanlar Nikon’un giriş seviyesi ama bence güçlü makinelerinden biri olan D70s vardı yanımda, köprüden biraz aşağıya sarkıp makineyi aşağıdaki demir blokla sabitledim, net hatırlamıyorum ama oldukça düşük bir enstantane hızım vardı, ama demir blok çok işime yaradı, bana bu fotoğrafı verdi.
Serkant Hekimci’ye konuk fotoğrafçı davetimizi kırmayıp birbirinden güzel fotoğraflarını bizlerle paylaştığı için ve Türk Nikon’a sağlamış olduğu destekten ötürü çok teşekkür ederiz. Serkant Hekimci’nin iletişim ve portfolyo adreslerini aşağıda bulabilirsiniz.
İletişim
web : serkant.daportfolio.com – http://www.facebook.com/srkhkm/photos
email : serkant.hekimci [at] gmail.com
İlk görüş bildiren siz olun