Bugün de birçok fotoğraf paylaşım sitesine binlerce fotoğraf yüklendi. Bunların içinden bir kısmına hızlıca bakıp belki üzerinden birkaç saniye bile düşünmeden çoktan bu fotoğrafları geride bıraktınız. Aslında bu dijital fotoğrafçılığın doğal sonucu… “Türk Nikon Konuk Fotoğrafçı” serimizde bu tüketimin biraz olsun önüne geçmek için sizlere belirli periyodlarda amatör ya da profesyonel birbirinden değerli fotoğrafçıları tanıştırıp onların her bir fotoğrafını özel hikayesiyle birlikte fotoğrafçının kendi ağzından sizlere aktarıyoruz. Böylece fotoğrafçımızı sizlerle tanıştırmış aynı zamanda onun duygu ve tecrübelerini sizlere aktarmış oluyoruz.
“Türk Nikon Konuk Fotoğrafçı” serimizde bugün sizleri Murat Koçak ile tanıştırıyor olacağız. Eğer internette gezinmeye kısa bir mola verdiyseniz, Murat Koçak ile sizleri baş başa bırakıyoruz.
1984 yılı karlı bir kış günü İstanbul Eyüp’te fırlamışım dünyaya 🙂 Şanslı olduğum tek konu bu sanırım… İstanbul… Bu şehirde yaşıyorum. Dışına fazla çıkmadım tüm dünyam İstanbul. Fotoğraf’a başlama hikayem biraz garip ve sıradan, hiç bir fotoğraf eğitimi almadığım gibi deli gibi cep telefonu ile sağda solda detay çekerdim. Can sıkıntısından ama… Canımın sıkılma sebebi de her zaman ki gibi sevdiğimi minimum 30dk – maksimum 1.30 saat beklemem olmuştur 🙂 Neyse telefon kesmemeye başladı bende evdeki DSLR like Lumix FZ 5’i yanıma almaya başladım. Bir gün sevdiğim babasının yedek makinesini getirdi. Nikon D100… İlk aynası kalkıp perde sesini duyduğum an ense kökümden aşağı doğru bir karıncalanma hissettim 🙂 Kararımı verdim ve ilk DSLR’ımı Samsung GX10 (uygun fiyatı ve Pentax K10D ikizi olmasından) oldu ve hastalığım ilerlemeye başladı.
Hem yoğun iş hayatı ve aynı şekilde okumaya çalışmak beni o kadar sıkıyordu ki hafta sonlarını iple çekiyor, sevdiğimi beklerken yine fotoğraf çekeceğimi hayal edip rahatlıyordum. Yani fotoğraf çekmek bana muazzam bir rahatlama, mutluluk veriyor, sinir ve stresimi alıp şeker gibi bir adam yapıyordu 🙂
Şuan kullandığım ekipmanlarım;
- Nikon D700
- Nikon 85mm 1.4D
- Pentax K2
- Vivitar 55mm 2.8f Macro
Dışarıya çıkarken yanımda her zaman makinem olur. Çünkü almadığımda ” Ah ülen kaçar mı bu ” dediğimi bilirim:) Bu yüzden bazı kurallarım vardır. Bunlara çoğunlukla da riayet ederim. Çanta taşımayı sevmem, tripod taşımam, yanıma sadece bir lens alırım.
Felsefem ise “Delikanlı adam ışığı arkasına almaz ! ! ! “
Sinirlendiğim durumlar ise : Manzara çerken flaş kullananlar ve yürüyerek, duraksamadan fotoğraf çekenler. Fotoğraf konusunda da kendini bulmuş bir bünye değilim:) Yani belirli bir tarzım yok… HDR, makro, sokak fotoğrafları arasında sürekli gezinirim. Dönem dönem takıntılarım olur. Bunların üzerine yoğunlaşır onları öğütüp bünyeme kattıktan sonra bir başkasına atlarım. Yansımalar, gölgeler, ışık hüzmesi, hareket ve şu sıralar kurtulamadığım siyah/beyaz takıntım.
Yukarıda fotoğrafımı kadrajımi oluşturup çektim. Fakat bir şeyler eksikti. Eski gövdem DR (dynamic range) bakımından oldukça zayıf olduğundan HDR işlemini araştırıp, sonrasında da kullandığım yani HEDER ettiğim ilk fotoğraflarımdandır 🙂
Yine HEDER ettiğim bir fotoğraf 🙂 Yeni aldığım Rokinon 14mm geniş açı objektifimi gezmeye çıkarttığım bir gün. Standart Galata Kulesi fotoğraflarından farklı olmasını istediğim için kadrajı biraz farklı değerlendirdim 🙂 Tabi ilk tecrübe ettiğim şey ise geniş açıdan dünyaya bakarken karşıdan araba geliyorsa dikkatli ol ! ! !
Arkadaşlarla basket maçı sonrasında makro objektifimi incelerken bu küçük tırtılı gördük. Bu fotoğrafın benim için önemi makro çekimlere doğru hızlı bir geçiş sebebi oldu 🙂 Böceklere olan ilgim daha da arttı ufak ufak yaşamlarını doğa da taciz ettim 🙂
Soğuk bir sonbahar günü Pentaxian fotoğraf buluşması yapmıştık. O sıralar insan fotoğrafları çekmeyi pek sevmezdim. Yabancı bir turist güvercinleri yemlerken yavaşça yanlarına yaklaşıp eğildim ve beklemeye başladım. Ve istediğim kadraj da çok geçmeden bu kareyi yakaladım.
Bir bayram günü ve Bursa’dan gelen fotoğraf sever arkadaşımızla buluşmak için taksime gitmiştik. Yine küçük bir Pentaxian buluşması. Sohbet edip ayrıldıktan sonra eve dönüş yolunda karşıdan gelen ışığın bayram gezmesine çıkmış Taksim kalabalığını yalayarak geçmesi çok hoşuma gitti…
Sevdiğimi beklediğim standart hafta sonlarından birisi… Zaten Kadıköy sokaklarının kaldırım taşları, ağaçları bir dile gelse de anlatsa beni. Öylesine dolaşırken bu sert bakışlı arkadaş ile göz göze geldim 🙂 Güneş tepede olmasından dolayı makinem kapalı omzumda gezerdim fakat köpeğin hemen yanındaki bir eşarp bulunduğu askıdan dışarı sarkmış ve rüzgar ile sallanıyor, güneş’in de tepede olmasından dolayı gölgesi bu sinirli arkadaşın yüzüne düşüyordu 🙂 Sinirlerini fazla bozmadan bir iki kare alıp uzadım.
Sevdiğimi bekleyeceğimi düşündüğüm bir hafta sonu daha… Kadıköy’e varmadan iki durak önce inip Haydarpaşa tren istasyonun üstündeki geçitten yürümeyi tercih ettim o gün. Üst geçitten yürürken aşağıdaki adam valizleri ve yükleriyle beklemesi dikkatimi çekti…
Yorucu bir gün sonrası eve gidiş için dolmuş dolmasını beklemek… Gerçekten sinir bozucu olabiliyor… Bazen yarım saat bekleyebiliyorsunuz. Bende zaman geçsin diye objektiften dikiz aynasına odaklanıp bekledim 🙂
Fotoğraf sever sevdiğim bir arkadaş ile kendimizi Taksim’in arka sokaklarına attığımız bir gün… Üç farklı jenerasyon’un bir arada olması hoşuma gitti.
Yine sevdiğimi beklediğim bir gün. ( Beni bekletmese ne yapardım bilmiyorum 🙂 )… Diyaframımı oldukça kıstım ve insanlar üzerinde Pan denemesi çalıştım.
Tren ile Haydarpaşa’ya giderken uyuya kaldım. Gözümü açtığımda herkesin indiğini görüp panik ile kendini trenden dışarı attım 🙂 Uyku sersemliğim geçince Söğütlüçeşme durağında indiğimi fark ettim 🙂 Diğer trenin gelmesini beklerken duraktaki kırık camı gördüm. Bir önceki gün Fenerbahçe Şampiyonluğu son maçta kaybetmiş ve kızgın taraflarlar Kadiköy’ü cehenneme çevirmişti…
Taksim’in ünlü sokak sanatçıları hiç bitmez. Nikon D700 ile ilk gezintilerimden…
Damarıma Nikon D700 virüsü salan arkadaşımla ışık hüzmesi kovaladığımız yakın zamanlardan bir kare…. Sağ olsun D700 yetmezmiş gibi bir de 85mm 1.4 tohumu attı 🙂
Murat Koçak’a konuk fotoğrafçı davetimizi kırmayıp birbirinden güzel fotoğraflarını samimi anlatımınla bizlerle paylaştığı için Türk Nikon olarak çok teşekkür ederiz. Murat Koçak‘ın portfolyo adreslerini aşağıda bulabilirsiniz.
web : http://hendrix84.deviantart.com/ – http://500px.com/muratkocak
Sizde konuk fotoğrafçı serimizin içinde yer almak istiyorsanız. Bizimle info@fotopedi.org adresinden irtibata geçebilirsiniz. Konuk Fotoğrafçı adaylarından beklentimiz; kısa özgeçmişinizle birlikte, en fazla 10 fotoğraftan oluşan tercihen bir konu etrafında toplanmış portfolyonuzu (Nikon’la çekilmiş olması şartı aranmamaktadır) her bir fotoğrafınızın hikayesiyle birlikte bize e-mail ile göndermeniz. Gönderinizi takiben yapılacak değerlendirme neticesinde sizde bu projenin bir parçası olabilirsiniz.
ozgur dortyol
07/10/2012 at 10:22
Mükemmel fotoğraflar, eğlenceli anlatım 🙂
Ozkan
09/10/2012 at 22:17
kız arkadaşınız iyiki sizi bekletmiş o zaman (:
harikulade fotoğraflar
Hüseyin Başaoğlu
25/10/2012 at 15:15
Bravo,anlatımınızı ve çekimlerinizi çok beğendim. Elinize sağlık.
Enver Yildirim
04/11/2012 at 18:56
fotograflari ve konuyu eglenceli bir anlatimla bütünlestirmissin tebrikler