Konuk Fotoğrafçı: Hüseyin Sakaoğlu, “Jamaika”

Bugün de fotoğraf paylaşım sitelerine milyonlarca fotoğraf yüklendi. Belki de bunlardan onlarcasına çok hızlıca bakıp çoktan tükettiniz…Önceki gün hatırlarsanız bu tüketimin biraz olsun önüne geçmek için “Konuk Fotoğrafçı” yazı dizimizin başlayacağını duyurmuştuk. İşte ilk konuğumuz, Hüseyin Sakaoğlu, onu DonanımHaber‘den Nikon’cular @koolandgang nicki ile çok iyi bilirler. Hüseyin Sakaoğlu, fotoğraf çekmeye büyük bir tutku ile bağlı, o an’ ları yakalama konusunda usta olduğu kadar çektiği kareleri de çok başarılı şekilde sunma yeteneğine sahip ender fotoğrafçılarımızdandır. Kendisini tanımıyorsanız mutlaka takip listenize almalısınız.

Eğer internette gezinmeye kısa bir mola verdiyseniz, Hüseyin Sakaoğlu ile sizleri baş başa bırakıyoruz.  

1967 İzmir doğumluyum. İlk, orta, lise, üniversite, tüm öğrenimimi İzmir’de tamamladım. Halen de bu şehirde yaşıyorum. Fotoğrafa ilgim, rahmetli babamın Kodak Baby Brownie‘si ile tanışmamla başladı ve yıllar içinde de gelişti. Dijital çağa gelinceye kadar, değişik sevdalarım olsa da gönlüm en sonunda gerçek aşka, Nikon’la kavuştu.

Fotoğrafı tabi ki fotoğrafçı, yani “o an” deklanşöre basan çeker. Sahneyi, ışığı, kadrajı o tasarlar. Fakat ben yine de fotoğrafçı ile makinesi arasında duygusal bir bağ olması gerektiğine inananlardanım. En azından bende böyle. En iyisi Nikon’dur demiyorum, daha iyileri de olabilir. Ama ben Nikon’la kendimi daha iyi hissediyorum. Merak edenlere kullandığım ekipmanlarım:

Öncelikle, fotoğrafı kendim için çekiyorum. Tabi ki insanların karelerimi beğenmesi, beni mutlu eder ama beğendiğim bir karemi, dünya beğenmese bile umurumda olmaz.

Fotoğraflarıma arada bir bakmak o ana, o anlara gitme… Zaten olay bende budur. Fotoğrafı seviyorum. Sadece çekmeyi değil, onlara bakmayı, anlamaya çalışmayı… Biliyorum ki ticari olarak fotoğrafla ilgilensem, fotoğraf aşkım bu kadar uzun sürmezdi. Ticari kaygının aşkı öldürdüğünü düşünüyorum. Fotoğrafı bazen sanat, bazen de haber olarak görüyorum. Tabi fotoğrafçı da bazen sanatçı, bazen de muhabir oluyor. Bunları birbirinden ayırmak o kadar güç ki. Zaman zaman, içlerinde birbirlerini barındırıyorlar.

İnsanlara mutluluk verecek kareler çekmek, evet, kısaca hikayem bu olabilir. Bakınca insanın orada olmak isteyeceği, o anı yaşamak isteyeceği. Bulunduğu ortamdan bir an için bile olsa onu uzaklaştırabilecek, içine alabilecek, yerler, mekanlar, anlar,vs…Yani kısa kısa filmler.

İş hayatımda ne kadar planlı programlı çalışsam da fotoğrafta öyle değilim. Zaten öyle de olmak da istemiyorum. Yani öyle plan proje dahilinde değil de, tamamen spontane. Bu da beni rahatlatıyor. “Vay saydam günleri yaklaşıyor, bir şeyler yapalım” tarzı beni açıkçası gerer.

Mesela Jamaika’ya gitmek bir arkadaşımla yıllar öncesinde konuşup düşündüğümüz bir şeydi. Zaman ayırmanın yanına, ulaşım zorluğu da eklenince uzun süre ertelendi. En sonunda geçen sene gidebildik. Konuşmamızdan tam 15 yıl sonra 🙂 Bunu plana projeye bağlasak gerçekleşir miydi? Bu kadar zevkli olur muydu? Hiç sanmıyorum.

Bu keyifli seyahatten birkaç kare paylaşmak isterim Türk Nikon takipçileriyle.

Kingston Town Jamaica

Kingston Town Jamaika’nın başkenti, gerçeği, hüznü. Negril güneşin batışını seyredebileceğiniz dünyadaki sayılı yerlerden biri olarak gösterilse de ben Kingston Town’ı tek geçerim. Bu fotoğraf Londra’da eksi 10 derecelerde şifayı kapıp, 30 derece ama boğucu ve nemli, tropikal Karayipler’e geldiğim günün batımı. Değil fotoğraf çekmek, tuvalete bile sadece içimde kalmayan şeyleri öğürmek için gidebildiğim günden, otel odasından çıkarabildiğim tek kare.

Murat

Local people local people, yerel halkı tanıyacağız deyip başımızı türlü belalara sokan arkadaşım. 4,5 saatlik Kingston – Montego dolmuş yolculuğundan sonra, nihayet okyanusa kavuştuk modunda(inanın böyle bir dolmuşa binen, bizim dolmuş şöförlerinin elini ayağını öper).

Dream Beach

Negril Beach. Benim tabirimle dream beach. Fotoğraf sahili ilk gördüğüm an. Gerçekten akıllara zarar güzellikte. Sahili, kumu, gökyüzü, bulutu, turkuaz denizi eşsiz güzellikte. Beni en çok büyüklüğü etkiledi. Bir köşesine çekilip, okyanusun, rengini, kokusunu, masmavi gökyüzünü, bembeyaz bulutlarını seyretmeye doyamayacağınız bir yer.

Ritz Carlton Beach Jamaica

Montego Bay, Jamaika’nın iki havalimanından birine sahip olan çok güzel bir şehir. Diğeri tabi ki Kingston Town’ da. Sahil kısmı dünyanın nimetlerinden faydalanırken, yolun diğer tarafı bu nimetleri sunmak için karın tokluğuna çalışıyor. Adanın güzellikleri de beyaz adama kalıyor.

Happy Hour

Koşucuyu görünce aklıma adaş olduğumuzdan mıdır nedir Jamaika’lı atlet Usain Bolt geldi. Bir kaç kare alayım derken Amerikalı çifti gördüm. Kadının delikanlıya o andaki bakışı çok hoştu. Amerikalılar adaya sadece ot’lanmaya gelmiyor tabi ki…

The Bob

Ot demişken, yolda yürürken, denizde yüzerken, arabayla U dönüşü yaparken, vs. vs. durumun hiç fark etmez. Eğer Jamaika’da bir beyazsan, potansiyel müşterisin demektir. Öyle ya ot istemiyorsan ya da masaj, burada işin ne? Arkadaşım Bob, nasıl sağlam bir Rastaman olduğunu büyük bir keyifle sardığı Bob Marley’i tüttürürken anlattı bana 🙂

Love me quickly

Tropikal iklime sahip Jamaika, değişik bitki türleri yanında, ilginç kuş türlerini de barındırıyor. Bu güzelliğin bir de sesini duymalısınız. Şehir gürültüsünden uzak, sessiz sakin bir ormandasınız. Duyduğunuz harika melodiye doğru yavaş yavaş yöneliyorsunuz. Ve karşınızda…

Rose Hall

Adaya önce İspanyollar gelmiş. Bu nedenle de onlardan kalan eserler çok fazla. Ada halkını da Afrika’dan getirenler İspanyollar olmuş. Ardından İngilizler almış adayı. Onlarda şeker kamışıyla ilgilenmişler. Daha sonra 1962’de özgürlüğüne kavuşmuş ada. Tabi görüntü de… Adaya beyaz adam gelmiş. Denize yakın şeker fabrikalarını alıp otellere çevirmişler. Ve her şeyin serbest olduğu, bir nevi Meksika sınırı ötesi icad etmişler. Ülkenizde adam gibi durun, bir halt mı yiyeceksiniz buyrun o zaman Jamaika’ya demişler. Kısaca adanın en büyük gelir kaynağı, yani legal olanı turizm. Uçsuz bucaksız golf sahaları da pek popüler beyaz adamın ülkesinde. Sırf golf için bile gelenler var.

Negril Time

Jamaika, Karayipler de suç oranı en yüksek ülke. Öyle basit suçları kastetmiyorum. En popüleri adam öldürme. Zaten aşağı yukarı karşılaştığınız üç kişiden ikisinin kafasının iyi olduğu ada da, çokta anormal gelmiyor (bir de ellerinde devamlı döner bıçağı benzeri, şeker kamışı palaları taşıdıkları düşünülürse) Şimdi bunların bu kareyle ne ilgisi var diyebilirsiniz. Turistlere gündüz otelden uzaklaşmamanın ve gece dışarı çıkmamanın salık verildiği bir yerde ne yapmamı bekliyordunuz. Buyrun size Karayip korsanları batığı…:-) (Bu arada kaldığımız otel buraya 80 km uzakta, trafiğin soldan aktığı, sağdan direksiyonlu bir ciple otelden bu kadar uzaklaşmış olmam zaten yeterli adrenalini pompaladı.)

In God We Trust Rework

Bir köşede plajın tadını çıkaran birkaç turist, yakın planda adanın gerçek sahibi, ekmeğini denizden çıkarmaya çalışan balıkçı. Sandalın manidar ismi, içerdiği anlamdan çok beyaz adamın parasını ya da beyaz adamın, ta kendisini hatırlatıyor.

Jamaican Trio

Jamaika denince akla gelen ilk şey müzik ve tabi ki reggae. Her şeye rağmen, reggae ve ganja ile dünyanın dertlerinden uzaklaşmaya çalışan müzisyenler…

Bob Marley’s House

Tabi müzisyenlerin piri, namı değil Ada’ yı, dünyayı sarmış biri. İtalya’da San Siro’da 120.000 kişiye verdiği konser hala unutulmazlar arasında. Başkent Kingston’da ki Bob Marley Müzesi‘nin iç duvarlarından birini süsleyen birkaç fotoğrafı. Ada hala onunla tanınıyor ve gelirinin büyük bir kısmını onun sayesinde kazanıyor. Evi de ailesi tarafından müzeye çevrilmiş. Stüdyosu, altın ve platin plakları. Altında sarmasını tüttürdüğü ve bestelerini yaptığı sevdiği ağaç. Hatta beyaz adam aleyhine çok konuştuğu için, kurşunlanan mutfağının iç duvarlarındaki izler bile orjinalliğini koruyor.

Evet bana ayrılan yeri ve zamanı doldurmuş bulunmaktayım:-) Devam etmek  isterseniz bana flickr ve şahsi sitem  www.huseyinsakaoglu.com dan ulaşabilirsiniz.

Selam ve sevgilerimle…

Hüseyin Sakaoğlu’na Türk Nikon ayırmış olduğu değerli vakit için  olarak çok teşekkür ederiz. Bizi kırmayıp ilk konuk fotoğrafçımız olduğu için ayrıca mutluluk duyduk.

Skylum'un hepsi bir arada fotoğraf düzenleme programı olan Luminar 4, yeni kullanıcılar için oldukça avantajlı indirimler sağlıyor. Yeni AI özellikleri ve yenilenmiş UI ile birlikte gelen Luminar 4 programını tavsiye ediyoruz.

Görüşler

3 comments on “Konuk Fotoğrafçı: Hüseyin Sakaoğlu, “Jamaika”

  1. Keyifle okudum.Gerçekten harika olmuş.Hüseyin Abiye’de selamlar 🙂

  2. Avatar for İlker Laçalar

    koolandgang

    Teşekkür ederim Can,selamlar bizden…:-)

  3. Avatar for İlker Laçalar

    Osman Koçyiğit

    Hüseyin bey Forumdonanımhaber’ den ilgiyle takip ettiğimiz bir üstadımız sohbetinizde çok güzel olmuş. Hüseyin abiye selamlar.

Cevap Yazın