Gezmek, seyahat etmek, farklı insanları ve kültürleri tanırken yeni yerler keşfetmek, her zaman insan için yenileyici ve heyecan verici olmuştur. Bu düşünceyle yola çıkarak sizleri Türk Nikon Gezi Fotoğrafçılığı serisi ile tanıştırmıştık.
Bugün gezi fotoğrafçılığı serisinde fotoğraf kareleriyle ve anlatımıyla bizlere Sardes Antik Kenti’ni aktaracak kişi Özcan Şimşek oluyor. Kısa bir alıntıyla ön bilgi vermiş olalım ve ardından sizi Sardes Antik Kenti (Salihli) fotoğrafları ve gezi notlarıyla baş başa bırakalım.
1971 yılında Balıkesir’in şirin ilçesi İvrindi’de doğmuşum. İlk, orta ve lise öğrenimimi İvrindi’de tamamladıktan sonra bir tesadüf sonucu komşumuzun stüdyosunda çalışmaya başlayarak fotoğrafçılığa adım attım.
Yaklaşık iki yıl düğünlerde, bayramlarda ve stüdyoda fotoğraflar çektim. Bu arada başvurduğum Deniz Astsubay Okulu sınavlarını başarıyla geçerek ve askeri okul eğitimimi tamlayarak 1990 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerine genç bir Astsubay olarak adım attım. 24 yıl görev yaptığım Türk Deniz Kuvvetlerinden Eylül 2013 ay’ında emekli oldum.
Askeri okul eğitimim nedeniyle fotoğraf stüdyosundan ayrıldım ancak fotoğrafçılığı bırakmadım. Eğitimim boyunca çektiğim fotoğraflar ile harçlığımı çıkardım.
Amatör olarak fotoğraf çekerken yeni aldığım bir SLR makine ile boğuştuğumu gören bir arkadaşımın sayesinde 2012 yılının Şubat ayında Marmaris Fotoğraf Dostları Derneği (MARFOD) ile tanıştım ve dernekte verilen Temel Fotoğrafçılık eğitimine katıldım. Bu süreçte çekmiş olduğumuz fotoğraflardan derlenen iki karma sergiye de katılma fırsatım oldu.
Emekli olduktan sonra yerleştiğim ülkemizin oksijen deposu Edremit’te çalışmalarına katılabileceğim bir fotoğrafçı topluluğu bulamayınca bu eksikliği tamamlayabilmek adına Edremit Fotoğraf Kulübü (EDFOK) adı altında bir grup kurdum.
Halen EDFOK kurucu üyesi ve MARFOD üyesi olarak fotoğraf çekmeye, ışığı yakalamaya çalışmaktayım.
Gezi Fotoğrafçılığı Serisi – Sardes Antik Kenti (Salihli)
Hafta sonumuzu değerlendirmek ve fotoğraf adına arşivimize ne katabiliriz diye ailece çıktık yola. Sard Antik Kentini gezmekti ilk düşüncemiz ama planlı bir güzergahımız yoktu.
Edremit’ten çıktık yola. Burhaniye-Aliağa-Menemen-Manisa ve Salihli güzergahını izleyerek yaklaşık 270 Km. yol kat ederek ilk durağımız olan Sardes Antik Kentine geldik.
Sardes veya Sardeis, Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Sart kasabası yakınlarında bulunan ve Lidya(Lydia) devletine başkentlik yapmış antik kenttir.
Salihli merkezine 9 km, İzmir’e 82 km uzaklıkta olup, İzmir-Ankara karayolunun iki yanına yayılmıştır.
Sardes bilinen tarihe göre paranın ilk basıldığı yerdir. Ayrıca tarihteki ünlü Kral Yolunun başlangıcıdır.
Uzun süre değerli taş olarak kullanılmış turuncu kuvars taşının Batı dillerindeki ismi olan ve “sard” kelimesi, taşın antik çağda çıkarıldığı Sart bölgesinden gelir. Halen burada Kuvars taşı ve altın çıkarımı devam etmektedir.
Sart’ta tarihte bilinen ilk tiyatro kalıntıları da mevcut olup gün yüzüne çıkarılmaya çalışılmaktadır. Ayrıca Sart’ın yaklaşık 5 km kuzeyinde “Bin Tepeler” ismiyle anılan yaklaşık olarak 85 tane mezardan oluşan Lidya kraliyet mezarlığı bulunmaktadır.
Sart kasabasında Batı Anadolu’nun Hristiyanlığın 7 kutsal tapınağından biri olan Artemis Tapınağı yer almaktadır.
Tarihi kütüphanesi ve kral tahtları halen büyük bir oranda sağlam kalmış ve ziyarete açık olan kentte sergilenen eserlerin çoğunluğunun sonradan yapılan benzerleri olduğunu orijinallerinin Manisa Etnografya Müzesinde sergilendiğini öğrendim.
İzmir – Uşak yolu üzerinde bulunması ziyaret için büyük kolaylık sağlar. Sardes antik kentinde bulunan başlıca tarihi yapılar şunlardır:
- Akropol
- Gymnasium
- Artemis Tapınağı
- Kilise
- Hamam
- Mahkeme Binası
- Evler
- Mezarlar
- Bintepe
Gezip görmeyi çok seven birisi olarak taş işçiliğinin çok iyi yapıldığı bu yapıların görülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Gezimizin ikinci güzergahına Ödemiş İlçesi sınırları içinde bulunan İzmir’in Uludağ’ı olarak bilinen Bozdağ Kayak Merkezinin bulunduğu Bozdağ köyüne doğru yola çıktık. Yeşilliklerin arasından güzel bir yoldan yaklaşık 20 Km. gidince Bozdağ’a ulaşıyorsunuz. Yol üzerinde bulunan küçük bir lezzet durağında hem bir yorgunluk çay/kahvesi içmek hem de bilgi almak için mola verdik.
Aralık ayından Mart ayına kadar kayap yapılabilen kayak merkezinde bu yıl kış mevsiminin ılıman geçmesi nedeniyle sezonun erken bittiğini öğrendik.
Sezonun bitmiş ve tesislerin kapalı olması nedeniyle Bozdağ Kayak Merkezi ziyaretimizi bir başka gezimize bırakarak yolumuza devam etmeye karar verdik.
Önümüzde giden araçların yoğun olarak döndükleri bir kavşaktan sağa doğru dönüp 5 Km. gittiğimizde bambaşka bir doğa harikasına Gölcük yaylasına ve gölüne çıktık. Havanın güzel olmasını fırsat bilenler piknik malzemelerini ve oltalarını alarak Gölcük’e gelmişler.
Yarım gün tarih, yarım gün kar ve Gölcük Gölü kıyısında piknik günübirlikçiler için ideal bir seçim olabilir.
Bu programı düşünenlerin yanlarına hem mevsimlik hem de kışlık giysilerini almalarında fayda var. Bu güzellikleri saklamak için fotoğraf makinesi ve kameranızı da yanınıza almayı sakın unutmayın.
Gölcük’ten geriye dönerek Ödemiş yönünde yaklaşık 10 Km.lik güzel bir yoldan Birgi’ye ulaştık.
Asya Kıtası’nın batıya bir dil gibi uzanan Anadolu Yarımadası’nın Ege Bölgesi’nde bulunan ve adı Antik Dönem’de türlü mitolojik öykülere karışmış olan Bozdağ (Tmolus)’ın güney eteğine sırtını yaslamış, önüne Homeros’un İliada Destanı’nda sözünü ettiği “Asya Çayırları” nı almış olan Birgi, Ortaçağ’da Küçükmenderes (Astarpa, Kaystros) Vadisi’nin önemli yerleşim birimlerinden biriymiş.
Kimler tarafından, ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmeyen Birgi’ye M.Ö. 2. binde Lidyalıların yerleştiği, M.Ö. 546’da Pers, 334’te Helen ve 133’te Roma, 1308’de Türkmenlerin egemenliğine geçtiği bilinmektedir. Aydınoğlu Mehmet Bey, Birgi’yi 1308’de kurduğu Türkmen Beyliği’nin başkenti yapmış ve Birgi, 1426’da kesin olarak Osmanlı’nın eline geçmiş.
Ödemiş’e 9 kilometre uzaklıkta, Sarıyar Deresi’nin iki yamacına kurulu Birgi, tarihi geçmişi nedeniyle kentsel sit alanlarını olarak koruma altına alınmış.
Çok sayıda, eski konakları, medreseleri, türbeleri, camileri zamana direniyor. Mimar Sinan Üniversitesi öğrencilerinin yaz aylarında çalışma yaptığı, restorasyon projeleri ve rölövelerini ücretsiz hazırladığı Birgi, gittikçe eski terk edilmiş görünümünden uzaklaştığı görülmekte.
Çakırağa Konağı, Birgi’nin en ünlü yapılarından biri. 1763 yılında Mustafa Şerif Çakırağa tarafından, ahşapları Venedik’ten getirilerek yapılan üç katlı bina, 18’inci yüzyıl Avrupa mimarisinin de izlerini taşıyor. Tavanlarında Küçük Menderes Havzası’nda yetişen 72 çeşit sebze ve meyve resimleri bulunuyor.
Kalem işçiliğinin son derece güzel yapıldığı bina restore edilerek, Kültür Bakanlığı’na bağlı bir müze haline getirilmiş. Büyüklerin 5 Tl. karşılığında gezebildiği konağı müze kart kullanarak da gezebiliyorsunuz.
Başka güzel tarihi yapılar da var Birgi’de. İmam Birgivi Medresesi, 1762 yapımı Karaoğlu Camii, giriş kapısı Osmanlı oymacılık sanatının güzel örneklerinden olan Dervişağa Camii, Sarı Berber Mescidi, Güdük Minare, Mehmet Bey’in oğulları İsa, Hızır ve Umur Beylerle yattığı Aydınoğluları Türbesi bunlardan bazıları.
Birgi’nin ulu ağaçların süslediği caddeleri, tarihi evleri, dolaşmak ve fotoğraf çekmek için bire bir. Çınaraltı kahvehanelerinde oturup Birgililerle sohbet etmek, lezzetli adaçayını yudumlamak mümkün.
Birgi ile daha detaylı bilgi almak için 2014 yerel seçimlerine kadar Ödemiş’e bağlı bir belde olan Birgi Belediyesinin internet sitesine bakmanızı tavsiye ediyorum.
Tadına doyamadığım Birgi’ye vada edip yolumuza devam ediyoruz. Ödemiş ve Bayındır’ı geçerek yaklaşık 75 Km.lik bir yoldan sonra Torbalı’ya geldik. Yol üzerinde çok sayıda çiçek ve ağaç fidelerinin yetiştirildiği seralar gördük. Biz zamanımız olmadığından gezemedik ama Ödemiş merkezinde bulunan müzeyi gezebilirsiniz.
Etnografya Müzesi olarak yapılan binada mevcut etnografik malzemelerin yanı sıra bölgeye ait arkeolojik eserler de teşhir edilmektedir. Arkeolojik seksiyonda; çoğunluğu Eski Tunç Çağı’na (M.Ö. 3000), Arkaik (M.Ö. 700-480) Klasik (M.Ö. 30-M.S. 395) ve Bizans (M.S. 395-1453) çağlarına ait eserler teşhir edilmektedir. Bu eserler seramikler, idoller, keski ve baltalar, ağırşaklar, kandiller, bronz eserler, cam eserler, süs eşyaları, pişmiş toprak heykelcikler, mermer heykel ve heykelciklerdir. Arkeolojik seksiyonda ayrıca Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuk ve Osmanlı Dönemlerine ait 2545 adet sikke bulunmaktadır. Etnografik seksiyonda; çoğunluğu Osmanlı dönemine ait çeşitli silahlar, bakır ve gümüş eşyalar, cam eserler, süs eşyaları, el işlemeleri, giysi örnekleri sergilenmektedir. Müzede Türkiye Cumhuriyeti Dönemine ait el sanatlarına ilişkin örnekler de mevcuttur.
Torbalı’dan İzmir-Aydın otoyoluna çıkıp İzmir’e gidebilir, ya da güney yönünden Kemalpaşa İlçesine doğru gidip, İzmir’in simgelerinden nazar boncuğunun merkezi Nazarköy’e gidebilirsiniz. Biz öyle yaptık.
Kemalpaşa İlçesine 6 km uzaklıkta bulunan nazar boncuğu ocaklarıyla ünlü Nazarköy Köyü beş (5) atölyesiyle ülke ekonomisine katkıda bulunmakta.
Köyde tesadüfen girdiğimiz bir atölyede tanıştığımız Mahmut Sür isimli ustanın UNESCO 2012 Yılı Yaşayan İnsan Hazinesi ödülünü aldığını öğrendim.
Boncuğun yanı sıra bu köyde dağcılık kulüplerinin yoğun olarak kullandığı kanyon da bulunmaktadır. Hafta sonu yoğun ziyaretçi akını olmaktadır. Köy halkı tarafından yetiştirilen organik ürünlerin yanı sıra Nif Dağı eteklerinden toplanmış şifalı bitkiler de köy meydanında bulunan Boncuk Çarşısında satışa sunulmaktadır.
Kahvaltı ve yemek ihtiyacının karşılanacağı doğal ve otantik Nazar Cafe Restaurant, gelen ziyaretçilere nezih lezzetler sunmaktadır. Kahvaltınızı yaparken, yemeğinizi yerken, çayınızı yudumlarken veya kahve keyfi yaparken bir yandan da boncuk atölyesinde el emeği göz nuru boncukları yapan boncuk ustalarını seyredebilirsiniz.
Nazarköy’den ayrılıp Kemalpaşa yönüne doğru gidiyoruz. 2,5 Km.sonra Türk boylarına ait otağ kültürünü tanıtma amaçlı kurulmuş olan Alaş Kımız Üretme Çiftliğini gezebilirsiniz. Kazak otağında kımız içip, Asya Türk yemeklerin tadına bakabilir ve ata binerek gezinti yapabilirsiniz.
Kemalpaşa Çiniliköy Mahallesinde Ümran Baradan Müzesini gezebilirsiniz.
2011 yılında hayata gözlerini kapayan ressam ve seramik sanatçısı Ümran Baradan, Çiniliköy’de çocuklara güzel sanatları sevdirmek amacıyla yaz okulu kurmuş. Baradan, içinde sergi salonu da bulunan yaz okulunu 2007 yılında ise kendi adını taşıyan müzeye dönüştürmüş. İçinde kendisine ve 49 ülkeden tanınmış sanatçıların seramik, heykel, resim ve çini çalışmalarından oluşan bine yakın eserin yer aldığı müzeyi Baradan gelecek nesillere taşıması için protokolle Kemalpaşa Belediyesi’ne devretmiş.
Kemalpaşa’dan evime, Edremit’e doğru yola çıktım.
Programsız bir şekilde çıktığımız hafta sonu gezimizin doğaçlama gelişen güzergahında yaklaşık 650 Km.lik bir yol kat ederek Manisa ve İzmir sınırları içinde tarihi, doğal ve kültürel güzelliklerini görmenin mutluluğu içinde yorgunluğumu unuttum.
Özcan Şimşek’e gezi fotoğrafçılığı serimize katıldığı ve bizlerle Sardes Antik Kenti gezisini paylaştığı için Türk Nikon olarak teşekkür ediyoruz. Gitmiş kadar olduk diyoruz ve gezi fotoğraflarını anlatımlarıyla beraber paylaşmak isteyen fotoğrafçı dostlar için küçük bir not düşüyoruz.
Sizde bu projenin içinde yer almak istiyorsanız. Bizimle info@fotopedi.org adresinden irtibata geçebilirsiniz. Gezi Fotoğrafları Serisi’ndeki beklentimiz; kısa özgeçmişinizle birlikte, en fazla 25 fotoğraftan oluşan ve “Türk Nikon Gezi Fotoğrafçılığı Serisi” kısmında bahsettiğimiz detayları içerecek şekilde geziyi anlatan fotoğrafları, her bir fotoğrafın hikayesiyle birlikte bize e-mail ile göndermeniz. Gönderinizi takiben yapılacak değerlendirme neticesinde sizde bu projenin bir parçası olabilirsiniz.
İlk görüş bildiren siz olun