Gezmek, seyahat etmek, farklı insanları ve kültürleri tanırken yeni yerler keşfetmek, her zaman insan için yenileyici ve heyecan verici olmuştur. Bu düşünceyle yola çıkarak sizleri Türk Nikon Gezi Fotoğrafçılığı serisi ile tanıştırmıştık. Gezi fotoğrafçılığı serisi duyurusundan sonra açıkçası düşündüğümüzden daha fazla sayıda geri dönüşler ve katılım isteği almış bulunmaktayız. Bu elbette hem Türk Nikon’u takip edenler hem de doğal olarak fotoğraf dünyası için oldukça sevindirici bir durum. İlk konuğumuz Mutlu Topaloğlu’nun Nepal gezisinden sonra şimdi pusulayı ülkemize, Kula ilçesine çeviriyoruz.
Bugün gezi fotoğrafçılığı serisinde fotoğraf kareleriyle bizlere Kula’yı anlatacak kişi Kadir İrkin olacak. Önce Kadir İrkin kimdir yine kendi anlatımıyla kısaca bahsediyor olalım. Ardından sizi Kula fotoğrafları ve gezi notlarıyla baş başa bırakalım.
1972 Adana doğumluyum. Ege Üniversite Tekstil Mühendisliği mezunuyum. İzmir’de yaşıyorum. Halen Tekstil Mühendisliği yapmaktayım. Fotoğrafçılık benim için bir hobi ve bu konuda ticari bir kaygı gütmüyorum. Genel olarak belgesel niteliği taşıyabilecek konular, gezi fotoğrafçılığı ve insan manzaraları ilgi alanımda. Kuş ve doğa fotoğrafçılığı da özendiğim konulardan ama vakit ve ekipman konusunda sıkıntım var. Geniş açı çalışmayı seviyorum, genellikle 50mm odak mesafesi altında lensler kullanıyorum. Konuya, kişiye yakın olmayı, diyalog kurmayı seviyorum. Diyalog kurmadığım bir portre benim için bir anlam ifade etmiyor.
Kadir İrkin ile Kula Gezisi Notları ve Fotoğrafları
Uzun şehirlerarası yolculuklarda geçti ömrümün bir bölümü, hasret yüklü yalnız yolculukların yoldaşıdır otobüsün penceresinden seyredilen şehirler. Seyahat keyfi pencereden bakarak hissettiğin kadardır ancak, bu yolculuklarımın sürekli rotası olan Adana-İzmir arasında defalarca yolculuk yaptığım halde hiç bilmediğim ilçelerden biriydi benim için Kula, İzmir’e gelmeden önce sadece son mola yeri olarak kaldı yıllarca hep aklımda, otobüsün penceresinden izlemekle yetindiğim küçük bir kasaba, yol kenarından kutu gibi görünen kırmızı çatılı evlerden ibaretti bütün bildiğim. Aslında hiçbir şey bilmiyormuşum.
Nihayet fotoğraf sebebiyle tanıştım Kula’yla, ne de geç kalmışım bu güzellikler ile. İyi ki de fotoğraf varmış hayatımda dedim, geçte olsa fırsat sağladı bana.. Bir yeri anlatmak için aslında ilk gördüğümde yazmak istiyorum. O ilk anların duygusu ve tarif gücü farklı oluyor, aradan bir süre geçince anlatım gücü düşmez umarım..
Kula’yı henüz görmemiş arkadaşlarıma anlattığım ilk cümle 17-18.nci yüzyılı halen görebileceğiniz bir Osmanlı kasabası. Eski gravürlerde betimlenen bir mimari capcanlı karşınızda.. Kasabaya girer girmez bir açıkhava müzesine giriyormuş gibi oluyorsunuz, eski evler tüm heybetiyle, tüm yaşanmışlıklarıyla, tüm ruhuyla karşınızda duruyor.
Duvarların, kapıların, pencerelerin renkleri sizi baştan çıkarıyor. Her bir duvar başka renk, her bir kapı başka renk, her evin penceresi başka renk. Sanki herkes birbiriyle anlaşmış, kendilerine uygun bir kombinasyon seçmiş, kimsenin renk kombinasyonu diğeriyle benzer değil sanki. Belki evlerini böyle tarif ediyorlardı. Soğuk gri bir şehirden bu renkli sokaklara girmenin keyfi tarifsiz, bir an çocuk gibi oluyorsunuz, kaybettiğiniz bir heyecan duygusu transfer oluyor kalbinize..
Sokaklarında kaybolmak lazım bir yeri iyice tanımak için, plansızca dalıyoruz sokaklarına, nereden nasıl çıkarız düşünmeden. Bir anda kendimizi 200 yıl öncesinde hayal ediyoruz. Nasıl bir yaşam vardı acaba,nasıl insanlar yaşardı. Büyükşehirlerde karşı komşumuzu bile tanımadan, paylaşımın sıfır noktasında olduğu bir zamanda buradaki yaşam tarzı içimi nasılda ısıtıyor anlatamam. Evlerin mimarisi hayranlık uyandırıcı, kimi evlerin Rum evi olduğu mimarisinde açıkça belli oluyor, tek düze bir mimari yok, bu da ilginç bir nokta aslında. Çok renkli duvarları olduğu gibi çok renkli bir nüfus karakterine sahip olduğunu görüyoruz..
Sokaklar daracık, neredeyse karşı karşıya olan evlere ait pencereler içiçe girmiş. Hepsinin içinde avlular, meyve ağaçları var. Gören herkesin aklından mutlaka geçiyordur bu evde çocukluğumu geçirsem nasıl güzel olurdu veya bu evde yaşasam çocuğum ne mutlu olurdu diye. Büyükşehir hayatının bu duygusal yoksunluklarını bu sokakları gezerken hayalde olsa yaşıyor insan bir an..
Sokakta rastladığımız insanlar çok sıcakkanlı, selamlaşmalar, bir şeyler ikram etme teklifleri insanı şaşırtıyor. Bir de şansınıza düğün varsa sokakta, sizi krallar gibi ağırlayacaklardır. Kimsiniz, kimlerdensiniz diye sormaya bile gerek duymadan bir masa hazırlayıp, size düğün yemekleri ile dolu tepsilerde ikramda bulunacaklardır. Şaşkınlığınız daha da artacak, şehrin az iletişimli yaşantısında böyle bir sıcak ilgiyi görmediğimiz için inanılmaz mutluluk duyuyor insan. Benim en sevdiğim düğün yemeği etli nohut yemeği, gezdiğiniz zaman varsa bir düğün hemen yanaşın sofraya.
Sokakları dolaşmak çok keyifli, hayaller ile dolu, birazda esnafın halen eski sıcaklığıyla çalıştığı Arasta’da dolaşmanızı öneririm. Tükenmekte olan zanaatlar ile günümüz ticari eşyalarının bir alanda görebileceğiniz bir yer. Keçe yapan son insanları mutlaka ziyaret edin, son iki dükkân kaldığı söylüyordu keçecilerden birisi. Merhaba deyip dükkânlarına uğrayın, çekinmeyin, hiç yabancı karşılamazlar sizi. Biraz sohbet edin, ne kadar zorlu bir iş olduğunu izleyin.
Semer yapan bir iki dükkân var yine yakınlarında, oraya da uğrayın mutlaka, onlar o kadar alışkın ki çat kapı gelen ziyaretçilere. Özellikle fotografçılar çok aşındırmış dükkânlarının kapısını, o kadar çok fotoğraf çekilmişler ki, bizlere direktif bile veriyorlar şu açıdan çekmelisin diye.
Eski kahvehaneler, deri işi yapanlar, leblebiciler, demirciler, kalaycılar görebilirsiniz çarşı içlerinde, tabi bu dükkânların yanında diğer işkollarına ait dükkânlar var bolca. Her biri sizi meraklı gözler ile selamlayacaklardır, her biri çay ısmarlama teklifinde bulunacaklardır.
Ne sıcak bir ortam diye içinizden geçireceksiniz bir anda. Umarım sokaklarının, çarşılarının bu özgün, bu sıcak ortamı hiçbir zaman bozulmaz. Demircilerin, bakırcıların çekiç sesleri koro halinde yankılanmaya devam eder. Umarım şehirlerin soğuk havası buraya kadar gelmez.
Kasaba içinde güzel eski camiler, birkaç kilise yıkıntısı görebilirsiniz, ruhban okulu ve kilisenin bir tanesi restorasyona girmişti son gittiğimde, umarım orijinalliğini bozmazlar.
Kasaba Türkiye’nin en genç volkanik oluşumlarının kıyısına kurulmuş, bu volkanik oluşumları mutlaka görmelisiniz, sönmüş volkanik tepeleri çıplak konik bir toprak yığını gibi duruyor, lavların soğuduktan sonra yüzeyde oluşturdukları ilginç şekilleri görüp şaşırmalısınız. Rengarenk bir kasabanın hemen yanıbaşındaki bu siyahi, yanık toprakları görünce kendinizi başka bir gezegen yüzeyinde zannedebilirsiniz..Volkanik oluşumlar günümüze miras olarak jeotermal kaynakları ve maden sularını bırakmış..
Kula’ya gelmişken görmeden gitmemeniz gereken yerlerden biri de peribacaları. Ürgüp ve Göreme’deki gibi fazla miktarda olmasa da buradada muhteşem bir görsellik izleyebilirsiniz.. Rüzgarın bir heykeltraş gibi özenle işlediği kayaları görmenizi tavsiye ederim.
Kula çevresindeki köylerde birbirinden güzel rotalardan biridir.Bunlardan tavsiye edeceğim eski bir Rum köyü olan İncesu ile Yunus Emre ve Taptuk Emre türbelerinin bulunduğu Emre Köyü..
Gezi Yazılarında bir klasiktir aslında şurdan kaç km, burdan kaç km diye.. Ben yazmıyorum. Artık teknoloji çok ilerledi. Telefonlarda bile programlarla mesafe görülebiliyor.
Gezi yazıları yüreğimizde bıraktığı izler, damağımızda bıraktığı lezzetler üzerine olmalı artık. İzmir’den yaklaşık 2 saatlik bir yolculukla geçmişin güzelliklerinin halen bozulmadan yaşandığı bu kasabaya mutlaka ziyaret edilmesini tavsiye ediyorum. Gelin bu tarihi dokuyu yüreğinizde hissedin, eski duvarlara bir dokunun, evlerin avlularını dolaşın, insanlar ile sohbet edin.. Burasının müze kent olarak turizmde hakettiği ilgiyi görmesini yürekten isterim.
Selamlarımla…
Yazıları ve fotoğrafları iki senedir sürekli bölgesel bir dergide yayınlanan Kadir irkin, 6 yıldır DSLR kamera kullanıyor. Sony, Pentax, Canon gibi önemli markaları kullandıktan sonra şu an Nikon D700’ü ile gezilerini fotoğraflıyor. Kadir İrkin’e kendi websitesinden ve facebook sayfasından ulaşabilirsiniz.
Websitesi : http://www.kadirirkin.com
Facebook : http://www.facebook.com/kadirirkin
Kadir İrkin’e gezi fotoğrafçılığı serimize katıldığı ve bizlerle Kula gezisini paylaştığı için Türk Nikon olarak teşekkür ediyoruz. Gitmiş kadar olduk diyoruz ve gezi fotoğraflarını anlatımlarıyla beraber paylaşmak isteyen fotoğrafçı dostlar için küçük bir not düşüyoruz.
Sizde bu projenin içinde yer almak istiyorsanız. Bizimle info@fotopedi.org adresinden irtibata geçebilirsiniz. Gezi Fotoğrafları Serisi’ndeki beklentimiz; kısa özgeçmişinizle birlikte, en fazla 25 fotoğraftan oluşan ve “Türk Nikon Gezi Fotoğrafçılığı Serisi” kısmında bahsettiğimiz detayları içerecek şekilde geziyi anlatan fotoğrafları, her bir fotoğrafın hikayesiyle birlikte bize e-mail ile göndermeniz. Gönderinizi takiben yapılacak değerlendirme neticesinde sizde bu projenin bir parçası olabilirsiniz.
Gülter Yasinci Özgür
24/12/2012 at 00:29
Hem fotoğraflar hem de yazı çok güzel olmuş, kutlarım.
Kadir Irkin
24/12/2012 at 08:15
Çok teşekkür ederim,yorumunuzu buraya da yazarak büyük incelik gösterdiniz.tşk.ler.
Mutlu Topaloglu
24/12/2012 at 09:19
Kadir Bey Merhaba;
Çok keyifli bir yazı olmuş. Özellikle geniş acı fotograflarınızı çok beğendim. Elinize sağlık. Bol fotoğraflı İyi seneler dilerim.
ozgur dortyol
24/12/2012 at 11:05
Muhteşem bir gezi yazısı ve müthiş renkli fotoğraflar. Gezmeye devam Kadir abi 🙂
Kadir Irkin
24/12/2012 at 11:15
Çok teşekkürler Özgür,selamlar.
Önder Nizam
24/12/2012 at 13:43
Kula Kula olalı böyle keyifli fotoları olmamıştır bence…
Kadir Irkin
24/12/2012 at 14:25
çok teşekkürler.aslında daha da güzel bir yer 🙂
Mustafa
24/12/2012 at 15:10
Eline sağlık hemşerim!
Kadir Irkin
24/12/2012 at 15:21
Teşekkürler Mustafa
Burcu Akmaner
25/12/2012 at 18:05
Yazıda bahsettiğiniz gibi bende ömrüm boyunca çok yolculuklar yaptım ve sayısını bilmediğim kadar Kula’dan geçmişliğim hatta defalarca mola vermişliğim vardır. Hiç bilmiyordum arka sokaklarının bu kadar tarih koktuğunu, bu kadar güzel olduğunu…
Ama bir gerçeği itiraf etmeliyim ki gezdiğiniz yerleri bize anlatma şekliniz yazı diliniz ve fotoğraflarınız muhteşem…
Gitmediğimiz, bilmediğimiz ya da sadece önünden geçtiğimiz yerleri bize gitmiş görmüş gibi yaşattığınız için teşekkür ederim.
Kadir Irkin
25/12/2012 at 20:11
Güzel ve nazik yorumunuz için çok teşekkür ederim.Selamlar.
M Suat Ergin
26/12/2012 at 21:15
Kadir Hocam muhteşem bir çalışma. Tebrikler. Gittiğiniz yerleri anlatma tarzınız harika.
Kadir Irkin
28/12/2012 at 12:52
Çok teşekkkürler Suat Hocam..Diyarbakır ı ilk fırsatta yazacağım.
Zeynep Guzel
28/12/2012 at 15:58
Rengarenk Kula’yı yazı ve fotoğraflarınızla daha çok sever oldum.emeğinize sağlık.tebrik ederim.
Kadir Irkin
28/12/2012 at 17:39
Çok teşekkürler..
Serhat Işik
28/12/2012 at 17:23
Hocam eline emeğine sağlık.Yazıda tekraradan Kula gezisi yapmış gibi oldum.
Kadir Irkin
28/12/2012 at 22:42
Teşekkürler.
özay zorlu
29/12/2012 at 19:05
İlk fırsatta Kula ya gidegim, yazı ve fotograflar süper..
Kadir Irkin
30/12/2012 at 21:07
teşekkürler
İlhan Mert Çetin
30/12/2012 at 13:37
Sevgili Kadir Abi,
sayende Kula’ya gitmiş gibi oldum, ama ilk fırsatta gidip, kendim görmek isterim.
İlhan Mert Çetin :))
Kadir Irkin
30/12/2012 at 21:08
Teşekkürler Mert 🙂
Gökhan ÇAKO
03/01/2013 at 08:40
Kadir abi merhaba diğer gezi yazıların gibi buda çok iyi olmuş. Eline yüreğine sağlık
Kadir Irkin
06/01/2013 at 21:20
Çok teşekkürler..
Ozge Akarsu
04/01/2013 at 12:45
Benin için, rengarenk sokakların kareleri ve güzel bir anlatımla yeniden Kula.
Kadir Irkin
05/01/2013 at 22:44
Çok teşekkür ederim.
Ozge Akarsu
04/01/2013 at 12:48
Benim için, rengarek sokakların kareleri ve harika bir anlatımla..Yeniden Kula..
osman özkol
09/01/2013 at 21:42
Kadir örnek alınacak çalışman için tebrikler.Fotoğrafçının bir sorumlululuğu da gidip gezdiği yerleri tanıtmak olmalı bence.. Sen bu işi en iyi başaranlardansın. Sevgi ve selamlarımla
Kadir Irkin
09/01/2013 at 22:26
Teşekkür ederim,güzel düşüncelerin için.